10 Alternatif Yurt Dışı Rotası

10 Alternatif Yurt Dışı Rotası

Bu Rota İçin Önerdiğimiz Ürünler

Bu yıl yurt dışı seyahatlerini planlamaya başlayanlar bu yazıda toplanıyor! 

Siz de bizim gibi yurt dışına gitmeye özlem duyuyor ve farklı ülkelere seyahat etmek için can atıyorsanız sizi buraya alalım. Yurt dışına seyahat etmeye hazır olduğunuzda size yeni fikirler ve ilhamlar vermesi için hazırlanmış bu yazıda, dünyanın dört bir yanında hayran kaldığımız ve kalbimizde yer eden 10 yurt dışı rotasını bulabileceksiniz.

Bu yazımızda, tüm turistlerin akın akın gittiği popüler şehirlerden bahsetmek yerine, daha az bilinen, alternatif yurt dışı rotalarına değindik. Öneriler arasında sadece Avrupa şehirleri değil, aynı zamanda dünyanın dört bir yanındaki ada ülkeleri de yer alıyor. Umarız bu listedeki rotalardan birini bir gün kendi gözlerinizle görme ve nice anılar biriktirme fırsatınız olur. O halde lafı daha fazla uzatmadan, yeni keşifler için 10 alternatif yurt dışı yazımız başlasın.

1. Papingo, Yunanistan

Yurt dışı rotasındaki ilk öneri komşu ülkemiz Yunanistan’dan geliyor. Bu yazıda bize yakın Yunan adalarına değinmesek bile adeta doğa harikası bir yer olan Papingo’yu seveceğinize eminiz. 

Batı Yunanistan’da yer alan, hatta Arnavutluk sınırı yakınlarında olan bir bölge burası. Burada Mikro Papigo ve Megalo Papigo olmak üzere iki kasaba bulunuyor. Bu bölgeye gelmeye karar verirseniz Vikos- Aoos Ulusal Parkı ve parkın içerisinde yer alan Vikos Gorge kanyonunu mutlaka görmenizi tavsiye ederiz. Yunanistan’ın en büyük kanyonu olan Vikos Gorge’un ve Astraka kayalıklarının manzarası karşısında büyülenmemek elde değil. 

Dağlarla kaplı bu coğrafyada, sadece ulusal parkın içinde bile 18’den fazla yürüyüş rotası bulman mümkün. Eğer doğa yürüyüşlerini seven biriyseniz yürüyüş ekipmanlarını hazırlayıp Papingo’ya gelmenizi öneririz.

2. Bled Gölü, Slovenya

Sıradaki öneri için rotayı Slovenya’ya çeviriyoruz. Tüm Avrupa ülkelerinin içerisinde Slovenya'nın yeterince övülmediğini düşünüyoruz. Slovenya’da yer alan Bled Gölü’nü aranızda mutlaka duyanlar vardır. Adeta kartpostallık manzarası ile bilinen bir göl burası. Bu göle Slovenya’nın başkenti olan Ljubljana’dan yaklaşık 45 dakikada ulaşılabiliyor. 

Göl aynı zamanda Avusturya ve İtalya sınırlarına çok yakın olduğu için, yakın ülkelerden bu göle tren ve otobüsle ulaşmak da mümkün. Bled Gölü’nün üzerinde yer alan adacıkta yalnızca bir kilise bulunuyor. Genellikle evlilik seremonileri için tercih edilen bu kiliseyi ziyaret etmek için gölün kenarından kalkan geleneksel teknelere binebiliyorsunuz. Bled Gölü ve çevresini rahatlıkla bir günde gezebileceğiniz için burayı ziyaret ederseniz günü ağırdan yaşamanızı ve manzaranın tadını çıkarmanızı tavsiye ederiz. 

İkonik manzarasıyla büyüleyen Bled’de dilersen bir kayık kiralayarak gölü keşfe çıkabilir, göl çevresindeki yürüyüş parkurunda yürüyebilir ya da oldukça dik bir yamaç üzerine inşa edilen Bled Kalesi’ni gezebilirsiniz. Burada ne yaparsanız yapın, oldukça keyifli bir gün geçirmek mümkün. Gölün her mevsim ayrı güzel olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

3. Algavre, Portekiz

Siz de bizim gibi Akdeniz ülkelerine seyahat etmekten ayrı bir keyif alıyorsanız bu öneri sizin için geliyor. Portekiz’in en güneyinde yer alan Algavre bölgesine gidiyoruz şimdi. Portekiz’e gidip sadece Lizbon, Porto ve Sintra gibi en turistik şehirleri seyahat etmeyi planlıyorsanız çok şey kaçırıyorsunuz demektir. 

Yolunuz bir gün Portekiz’e düşerse mutlaka araba kiralayıp güney sahillerini keşfe çıkmanızı tavsiye ederiz. Bakir koylar ve masmavi sularla dolu Algavre bölgesi, Portekiz’in en güneyinde yer aldığı için turistler tarafından pek bilinmiyor. Akdeniz ve Atlas Okyanusu’nun kesiştiği yer olan bu bölgeye hayran kalmamak mümkün değil.

Bu bölgede toplu ulaşım imkanı daha zor olduğu için özellikle araba kiralamanın altını çizmek istiyoruz. Peki “Algavre’ye gelirsek nereleri görelim?” derseniz hemen cevaplayalım. Algavre bölgesinden ilk önerimiz Benagil mağaraları. Alışık olduğumuz mağaralardan farklı bir mağara deneyimi sunuyor burası. Benagil mağaralarına sadece denizden ulaşım sağlanabiliyor. Mağaraya girdiğiniz anda ise içeride sizi incecik kumlarla dolu bir sahil bekliyor. Dışı mağara ile kaplı, gizli bir sahil diyebiliriz. Mağaranın içerisindeki sahilde uzanırken aynı zamanda kaya oluşumundaki boşluklar sayesinde masmavi gökyüzünü de görebiliyorsunuz. Algavre bölgesine yolunuz düşerse aydınlık bir mağaranın içinden denize girmek ve güneşlenmek için listenize mutlaka ekle deriz. 

O koy senin, bu koy benim gezebileceğiniz Algavre’de bir balıkçı kasabası olan Faro’ya da uğramanızı öneririz. Bembeyaz evlerle dolu sokaklarını keşfe çıktıktan sonra buraya aşık olabilirsiniz. Faro’yu gördükten sonra “emekli olunca burada yaşayabilirim” cümleleri kuracağınıza eminiz.

4. San Sebastian, İspanya

Portekiz’in güneyinden sonra İspanya’nın en kuzeyine gidelim şimdi de. İspanya’da seyahat söz konusu olunca genellikle Orta ve Güney İspanya tercih edilse de bugün Kuzey İspanya’dan bahsetmek istiyoruz. Eğer bilmiyorsanız San Sebastian’ın da dahil olduğu kuzey bölgesine Bask bölgesi deniliyor. Birbirinden güzel plajları, masmavi denizi ve yemekleri ile büyüleyen bir yer San Sebastian. 

Yemek demişken gerçekten gurme lezzetleri ile ünlü olduğuna değinmeden geçmeyelim. Michelin yıldızlı restoranlarla dolu bir şehir San Sebastian. İspanya’daki diğer şehirlerde alışık olduğumuz tapas kültürü Bask bölgesinde kendini pintxo olarak gösteriyor ve şehirde bir dolu Pintxo barı bulunuyor. Her barın spesifik olarak iyi yaptığı tabaklar ve lezzetler olduğu için, önden araştırmanızı sıkı yapıp her bir barda 1-2 pintxos denemenizi tavsiye ederiz.

San Sebastian’a yolunuz bir gün düşerse, burada denemeniz gereken bir diğer lezzet de şehrin ismini alan San Sebastian cheesecake. Bilmeyenler için San Sebastian cheesecake’in ortaya çıkış hikayesi bu şehre, daha da özelleştirmek gerekirse La Vina isimli bir pastaneye dayanıyor. Yaklaşık 30 senedir bu cheesecakeleri yapan La Vina’nın ünü tüm dünyaya yayılıyor ve bu cheesecake türü popülerleşiyor. 

Şehri doyasıya gezmek, plajlarında vakit geçirmek için minimum 3-4 gün ayırmak gerekiyor. Kelime anlamı deniz kabuğu demek olan Playa de la Concha’da güne denize girerek başlamayı da es geçmeyin.

5. İzlanda

Doğayı ve fotoğrafçılığı seviyorsanız İzlanda rüya rotalarından biri olabilir. Yüzlerce farklı şelaleleri, jeotermal bölgeleri, ulusal parkları ve kanyonları ile gez gez bitmeyecek bir ülke İzlanda.

Bir de olur da kuzey ışıklarına denk gelirseniz seyahatin tadından yenmez diye düşünüyoruz. İzlanda’da kuzey ışıklarını görebilmek için Eylül-Nisan ayları arasında seyahat etmek gerekiyor. Işıkları görmek için en şanslı ay aralıklarının ise Kasım- Şubat arası olduğu söyleniyor.

İzlanda’ya gitme amacınız kuzey ışıklarını görmek olmasa bile Aurora Now isimli uygulamayı indirip ışıkları görmek için en iyi zaman aralığını ya da o gün şansınızın olup olmadığını kontrol etmenizi öneririz.

Kuzey ışıklarını görmek için en uygun ortamın ışıksız ortamlar olduğunu da söyleyelim. Şehir merkezlerinden ya da etrafı ışıklarla dolu kasabalardan ne kadar uzaklaşırsanız şansınız da o kadar artıyor. İzlanda’da gezilecek ve görülecek yerleri yazdığımız İzlanda yazılarının linkini buraya bırakıyoruz. Rota, ulaşım ve tavsiyeler için buraya, 7 Günde İzlanda Ring Road Rotası yazısı için buraya tıklayabilirsiniz.

6. Krka Milli Parkı, Hırvatistan

Yurt dışı rota önerilerine Hırvatistan ile devam edelim. Bir gün Hırvatistan’ı seyahat etme hayalleri kuruyorsanız gezilecek yerler listenize mutlaka Kraka Milli Parkı’nı eklemenizi öneririz. 

Rahatlıkta tüm gününü geçirebileceğiniz bir doğa harikası burası. Sibenik şehri yakınlarında yer alan Krka Milli Parkı, 7 farklı şelaleye, travertenlere ve şelalelerden dökülen suların oluşturduğu göllere ev sahipliği yapıyor. İsmini 72 km uzunluğundaki Krka nehrinden alan bu milli parkta doğa ile iç içe keyifli bir gün geçirmek mümkün. Şelalelerden akan buz gibi suların buluştuğu göllerde yüzebilir ve yeşil dolu parkın içerisinde yürüyüşe çıkabilirsiniz. Krka nehri üzerinde dolaşan bot turları bulmak da mümkün, dilerseniz onlara da göz atabilirsiniz.

7. Avignon, Fransa

Tarih kokan şehirleri ve kasabaları gezmeyi seviyorsanız sizi Fransa’daki Avignon’a davet ediyoruz. Avignon, Fransa’nın güneybatısındaki Cote’d Azur bölgesinde yer alıyor. Adeta Ortaçağ kasabası gibi hissettiren bu şehrin en önemli tarihi 70 yıl boyunca papalara ev sahipliği yapması ve papalığın başkenti olarak bilinmesi. Bu yüzden şehri ziyaret ederseniz, o dönemlerden kalma Papalık Sarayı’nı görmen mümkün. 

Şimdilerde bu şehri bu kadar özel kılan bir aktivite ise 1947’den beri yapılan Avignon Festivali. Her sene Temmuz ayında gerçekleşen bu festival Fransa’nın en büyük festivallerinden biri olarak biliniyor. Tiyatro, dans ve müzik gibi farklı sanat dallarını ele alan bu festival Ortaçağ şehrine apayrı bir hava katıyor diyebiliriz. 

8. Coron Adası, Filipinler

Önümüzdeki günlerdeki seyahatinde daha uzaklara gitmeyi düşünürseniz size Güneydoğu Asya’dan bir öneri ile geldik. Cennet gibi bir ada ülkesi olan Filipinler “bir gün mutlaka görülecek ülkeler” listesinde yer alıyor mu bilmiyoruz, ama Coron’un fotoğraflarını gördükten sonra buraya bir gün gitmek isteyeceğiniz kesin. Coron Adası için Filipinler’in su altı cenneti desek yeridir. Bu adada deniz gözlükleriyle suya kafanızı soktuğunuzda kendinizi adeta akvaryumlu bir ekran koruyucusunun içinde hissedebilirsin. Renkli renkli balıklar, birbirinden güzel resifler ve su altı ormanlarını anımsatan değişik okyanus bitkileri insanın aklını alır cinsten.

Çok fazla sahil seçeneği olmadığı için Coron’u en güzel keşif yöntemi farklı farklı bot turlarına katılmaktan geçiyor. Bot turlarına katılmadan bu yerleri kendi başına keşfetme gibi bir seçenek mevcut olmadığı için her şekilde bu turlara katılmak gerekiyor. Her tur adadaki farklı su altı ve su üstü güzellikleri keşfetmenizi sağladığı için en çok görmek isteyeceğiniz yerlere ve kalacağınız gün sayısına göre karar vermenizi öneririz. Filipinler rotanızı belirlemeden önce aşağıya bıraktığımız blog yazılarına mutlaka göz atın deriz.

9. Kauai, Hawaii

Ada ülkelerinden bahsetmeye Hawaii ile devam edelim. Pasifik Okyanusu’nun ortasında ve her şeyden uzak bu adacıklarda tüm dertleri arkanda bırakmaya ne dersiniz? Amerika’nın tek ada eyaleti olan Hawaii, aslında 130 adadan oluşuyor. Fakat içinde yaşam olan toplam 8 ana ada bulunuyor. Bunlardan biri de Kauai. Bu ada, dağlarındaki dev şelaleleri, muhteşem yeryüzü şekilleri, yemyeşil doğası ve sörf hayatı ile Hawaii’ye gitme konusunda motive eden yegane lokasyon. Bu adanın bize göre en özel yanı dünyaca ünlü Kalalau Trail rotası. Normalde 3 gün süren ve Kalalau bölgesine ulaşmanızı sağlayan bir yürüyüş yolundan oluşuyor. 3 günlük yolu yürüyenlerin ödülü ise Kalalau Beach oluyor. Bu plaja sadece yürüyüş yolu ya da deniz yolu üzerinden ulaşabiliyor.

İşin daha da ilginç yani plajda konaklamak ve kamp yapabilmek için aylar öncesinden başvuru yapmak ve yerel otoritelerden izin almak gerekiyor. “3 gün boyunca yürüyemem” diyenler için alternatif önerimiz rota üzerinde yer alan Hanakapiai Falls şelalesi. Yolu bir hayli zorlu olsa da, vardığınızda sizi karşılayan 100 metrelik şelalenin eteğinde dinlenip buz gibi suda yüzmek çok keyifli.

10. Ko Phi Phi, Tayland

Listedeki son rota önerisi Tayland’daki Ko Phi Phi adasından gelsin istedik. Ko Phi Phi adası dense bile aslında toplamda 6 adadan oluşan bir takımadası burası. Ada için saklı cennet diyemiyoruz çünkü Tayland’da gün geçtikçe daha da bilinen bir ada oluyor. Hatta Leonardo di Caprio’nun içinde yer aldığı The Beach filminden sonra adanın daha tanınır hale geldiğini söyleyebiliriz.

Beyaz kumlar, palmiyeler, maymunlar ve masmavi sularla dolu bir seyahat arıyorsanız bu adayı listeye ekleyebilirsiniz. Adada manzarayı tepelerden görebilmek için farklı farklı viewpointler yani seyir noktaları bulunuyor. Gün batımını izlemek ve dünyanın bir ucunda günü batırmak için bu noktalara çıkmanızı mutlaka öneririz.

Umarız hazırladığımız bu yazı yurt dışına seyahatleri için size yeni ilhamlar ve fikirler verir. Gözümüzü farklı şehirlere açacağımız, dilini bile bilmediğimiz ülkelerde keşfe çıkacağımız ve yepyeni lezzetler tadacağımız bol seyahatli günler geçirmek dileğimizle...